mai ve küreselleşme karşıtı çalışma grubu

 

AB Konvansiyonu ve GATS

Bilgi Notu - Çalışma Grubu

 

Avrupa Birliği’nin bir anayasa oluşturmayı da kapsayan bir dizi çalışma yapmak üzere Fransa’nın eski Cumhur Başkanı Valery Giscard E’staing’in başkanlığında kurduğu Konvansiyon, çalışmalarını bir hayli ilerletmiş ve anayasa taslağını çıkarmış durumda. Gelen haberlere bakılacak olursa, başta Avrupa Sendikaları olmak üzere pek çok Avrupa’lı demokratik kitle örgütü tarafından demokrasi, haklar ve özgürlükler hayali ile yolu gözlenen Avrupa Anayasasının geniş çaplı bir hayal kırıklığı ile sona yaklaştığı tespitini yapmak pek de yanlış olmaz. Ancak belki de en önemlisi, Avrupa Birliği’ni, sadece ulus devletlerin egemenliğini ortadan kaldırdığı için açıktan açığa desteklemekte sakınca görmeyen liberal solcuların, Birliğin “Avrupa Ordusu” girişiminin ardından şimdi de  hegemon bir devlet olma yönünde atılan bu “anayasa” adımı ve ilgili gelişmelere nasıl bir cevap verecekleri.

 

Avrupa Sendikal Hareketi, şu sıralar yoğun biçimde Temel Haklar Şartı’nın, yeni Anayasa’ya dahil edilmesi meselesine odaklanmış olmalarından kaynaklanıyor olsa gerek, anayasa tartışmalarının çok daha yaşamsal boyutlarını göz ardı etmekteler.  Gerek Birlik kurumları arasındaki yetki dağılımı, gerekse Avrupa Komisyonu’nun uluslar arası ticaret müzakerelerinde tek başına karar almasının kolaylaştırılması biçiminde süregiden anayasa tartışmaları, demokrasi ve haklardan ziyade Birliğin liberal politikaları hiçbir engele takılmadan uygulayabilmesi şeklindeki asıl niyetin de giderek berraklaşmasını sağlıyor.

 

AB Ticaret Komisyoneri Pascal Lamy’nin son birkaç yıldır ısrarla savunduğu “AB’nin bir yandan liberalleşirken, bir yandan sosyal standartları koruyacağı” yönündeki mesnetsiz iddialarına karşın, aşağıdaki alıntı bu konudaki gerçeklere ışık tutar nitelikte:

 

“18 Temmuz günü onay için Avrupa Konsey’ine sunulan Anayasa onaylanacak olursa eğitim “AB-Ortak Ticaret Politikası” başlığı altında ele alınacak ve Birlik kurumlarının yetkileri üye devletlerdeki bütün yetkilerin üzerinde olacak. Bu aynı zamanda, Birlik içinde kullandırılan yetki alanlarında hiçbir üye devletin yasa çıkaramayacağı anlamına da geliyor. Bu durum, ilgili anayasa maddesi Md.10’un ikinci paragrafında şöyle anlatılıyor : “Üye devletler, Birlik Anayasasından ya da Birlik kurumlarının faaliyetlerinden doğan yüklenimlerini yerine getirmek için gereken tüm yasaları çıkaracaklardır.” Bu cümleyi bazıları üye devletlerin egemenlik hakkının Birliğe devredilmesi şeklinde yorumlayacaklardır. Bu, üye devletlerin kurumları ile güç dengeleri arasındaki ilişki prensibine kadar uzanır. Yine anayasanın 9,2 maddesine göre üye devletler veto haklarını kullanmak suretiyle belli değişikliklerin yapılmasına engel olabilecekler. Ancak fiili olarak Birliğin müdahale edemeyeceği hiçbir alan bırakılmıyor. GATS Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasıyla ilgili olarak Birlik kurumlarına anayasa taslağında tanınan hak ve yetkiler inanılmayacak kadar geniş:

Bölüm III, Madde III-216’da Birlik kurumlarının uluslar arası ticareti güçlendirmek için yabancı doğrudan yatırımlar ve uluslar arası ticaret önündeki engelleri en ileri düzeyde kaldırma yetkisine sahip olduğu; gümrük vergilerini ve diğer tarife dışı engelleri kaldırma yetkisine sahip olduğu ve bu yetkinin yalnızca malları değil hizmetleri ve fikri mülkiyet haklarını da kapsadığı;

Madde 16 uyarınca Birliğe, sanayi, eğitim, mesleki eğitim, spor, kültür, insan sağlığının geliştirilmesi konularda destekleyici, koordine edici ve tamamlayıcı bir şekilde müdahale etme yetkisi tanındığı belirtiliyor.

Oysa mevcut duruma bakıldığında söz konusu sosyal alanlarda Birlik düzeyinde alınan kararlar halihazırda oy birliği gerektiriyor ve bu konular Birliğin Ortak Ticaret Politikası içine dahil edilmiyor. Anayasanın 2005’te bugünkü şekliyle yürürlüğe girmesi halinde ise eğitim ve diğer sosyal alanlar da Ortak Ticaret Politikası içinde ele alınacak fakat daha önemlisi kararlar nitelikli oy çokluğu yöntemiyle alınacak. Nitelikli oy çokluğu sisteminin uygulandığı alanlarda üye devletlerin veto hakkı olamıyor. Halbuki Nice Zirvesi görüşmeleri sırasında Fransa, kendi görsel-işitsel hizmetlerini koruma altına almak amacıyla Birlik yetkilerinin yalnızca bu alanda sınırlı tutulmasını talep etmiş ve bu talep karar altına alınmıştı. Ancak, Dünya Ticaret Örgütü GATS anlaşması “tek bir girişim” (single undertaking) olarak dizayn edilmiş olması ve DTÖ yasalarının hizmet sektörlerine farklı şekilde muamele edilmesine izin vermemesi dolayısıyla Nice Kararları, yeni Anayasa hükümleriyle delinmiş oluyor. Tüm bunların bir diğer okuma şekli ise Ortak Ticaret Politikası alanına giren herhangi bir konunun ancak paket halinde ele alınabileceği ve ya tüm paketin kabul edileceği ya da tüm paketin red edileceği.”[1]

 

Brüksel labirentlerinde süren telaşlı koşturmacalar, binlerce sayfadan oluşan şu meşhur AB Müktesebatı, adeta demokrasi, haklar ve özgürlükler konusundaki destanları yalanlarcasına büyük bir hızla ilerliyor. Süreç, tıpkı Alman Mali Sermayesinin öngördüğü, aşamalardan geçerek Avrupa ve genişleme ülkelerindeki milyonlarca emekçiyi her gün biraz daha esaret altına almayı hedefliyor

 

“Genişlemenin en büyük nimeti ucuz emektir; bölgesel farklılıklar hiç önemli değildir, zaten AB içinde de eşit bir gelişim söz konusu değildir, üye devletler arasında ve hatta her bir devletin kendi bölgeleri arasında bile büyük gelir düzeyi farklılıkları vardır ve bu daima olacaktır; genişleme sonrasındaki emek göçünü durdurmanın yolu, AB’deki sosyal standartları düşürerek, sosyal farklılıkları en aza indirmektir...” Alman Deutsche Bank tarafından 2000 yılında yayınlanan Genişleme Raporu. 

[1] Dr. Franz-Josef Stummann Secretary to Comm. B (Health and Social Affairs and Comm. D (Culture, Education, Media) Assembly of European Regions